Kompozisyon yahut şiir yazma denemesi yapmış birçok insanın üzerinde
kolayca bir şeyler yazabileceğini düşündüğü üç beş konudan biridir aşk… Kaldı
ki lise öğrencilerinin tek konu başlığıdır. Onun üzerine çok şiir yazarlar çok
şarkılar söylerler. Peki, ‘aşk nedir?’ gerçekten. ‘Nasıl olur?’. Kim bilir
beklide en mühim soru bu ‘aşk kimi bulur?’
Yüreğimde hissettiğim yoğun duygu… Onsuz olamayacağını bilmek… O
yokken kendini eksik hissetmek… Hep onu düşünmek… Gözünün ondan başka bir şeyi görmemesi…
Ve daha birçoğuyla tanımlanırken aslında kendi tecrübemle söylemeliyim. Son şık: hiçbiri.
Yapılan yorumlar yakıştırılan sıfatlar başka duyguların
belirtileridir. Kimi zayıf bir karakterin, kimi ise acıyan bir yüreğin yahut
yalnız kalmamak adına seçilen yanlış bir tercihin.
Oysa aşk…

Aşk ve gurur, su ve hava gibidir. Birinin olduğu yerde diğeri yok olur.
Eğer aşkınızın içine sızmış gurur varsa işte o kısım aşk yoksunudur ve kangren
olmuştur.
En mühim sorunun cevabına geldi: aşk kimi bulur?
Kırıcı olmadan ümitleri söndürmeden söylemeli bunu. Aşk kendisine yer
açmış yüreğe girer. Yani az önce sıraladığım kişiliğe bürünmekten rahatsız
olmayacak, almak değil vermekten hoşnut olan için yaratılmıştır aşk. Kendini
fazla önemseyen, mükemmel olacağım diye olmadık işlerle kendini tüketen olduğu
gibi olamayıp olmak istediğinin peşinde koşarken kendini hangi durakta
bıraktığını hatırlamayan, hayatı hızlı yaşayıp anlam katmak adına büyük işler
yaparken yüreğinin açlığını doyurmayan, sevmeyen değil sevemeyen, bardağın dolu
tarafını göremeyen, gözleri açık kalbi kör, hep ‘ben’ ile başlayan cümleler
kuran, akılcı ilişkiler peşinde koşarken ruhunu pazara çıkarmış insanları
bulmaz aşk.
Sanırım aşk göz seviyesinin
biraz aşağısında olduğu için biraz eğilmek gerekiyor. İşte o vakit sizin için
çarpan yürekleri görebilirsiniz.
a.okul
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder