29 Ekim 2012 Pazartesi

ANNE... KUTSAL MIDIR?



Durmayan bir beyin ne kadar çok sorguluyor kavramları. Yani hani bazen şöyle her şey herkes gibi sıradan olsa diyorum. Benim yaşamım hayatı algılayışım yüklediğim anlam.. tüm bunlar üç beş kelimeyle anlatacak kadar basit olsa. Yormasam kendimi. Ama durmuyor işte. Sürekli gözlem yapıyorum. Hani şu mithmaster lar varya izliyor musunuz bilmiyorum. Tıpkı onlar gibi bende oluşmuş gelişmiş kendini kabul ettirmiş kavramları beynimde everip çevirip duruyorum. Bu annelik kavramıyla başladı bende…

Anne; gerçekten kime neye göre kutsal. Yani bir kadın çocuk doğurduğu için bir anda kutsallaşıyor mu. Yahut hadi geçtim bunu annelik ne zamana kadar ne kadar… 

Çocuğunun başına kötü bir şey gelmiş bir anne sırf millete ne diyeceğim diye yakınırsa bu gerçekten üzüldüğü için midir yoksa rahat yaşamını bozan bir çocuğa duyulan öfke midir. 

İki çocuğu kavga ettiğinde kimseye yorum yapmayıp müdahale etmeksizin birini yok sayarak gününü yaşayan anne gerçekten yukarıda bahsettiğimiz anne midir.

Hep kocasından çok çekti çocukları için derken; gerçekten çocukları için midir tek başına hayat zor olduğu için işin kolayına kaçıp olumsuz ortamlar yaratan adamla yaşayarak çocuklarının bir ömür psikolojisinin bozulmasına neden olan mıdır.

Yine aynı anne; kendi hırsları yüzünden çocuğuna hayatı zindan eden kendi yapamadıklarını çocuğunda görme arzusuyla haddini aşan düşüncesiz insan mıdır.

Çocuğunu komşulara bırakıp çay bahçesinde sigara kahve içmeye giden anne gerçekten mi kutsaldır?

Bu örnekleri o kadar çok çoğaltabilirimki… hani hep fedakar anne gözlüğüyle bakarak böyle görmüşüz gibime geliyor. Aslında oldukça bencil olabiliyorlar. Hatta daha kolay bir örnek te verebilirim. Oğlunu evlendiren bir anne çocuğunun mutsuzluğuna rağmen onun evine müdehale ederek oğlunu arada bırakarak onu mutsuz edebiliyor hatta yuvasını yıkabiliyor. Bu mu o kutsal anne.
Öfkem yok yanlış anlamayın bunun tam tersi örneklerde verebilirim elbette. çoğalan üreyen bir kadınla gerçek anneyi ayırmak gerekir. hani diyorum ki; tüm anneler kutsaldır denince bence biraz durmak gerekiyor…

26 Ekim 2012 Cuma

HAYALİMDEKİ AŞK-"Kusursuz eşi yaratmak mümkün olsaydı ve onu yanlışlıkla yaratıverseydiniz ne olurdu?"



Resim yazısı ekle

Enteresan filmdi. Çok film izlediğimi biliyorsunuz artık. Ama her seferinde beni bu klavyenin başına oturtan çok az film çıkıyor. Eşim çok sıkıldı. Gerçi onun böyle durumlarda söylediği şudur “hayatım senin için seçtim bu filmi!!!” yanii öyleymiş işte. Bu da o filmlerden biri. Çoğunun sıkıldığı ama benim içinde çook şey bulduğum bir film.
Bir kadın yaratmak… yahut bir sevgili diyelim. Kaleminizden çıkan her cümle onun eylemi oluveriyor. Ne yazarsanız onu yaşıyorsunuz hayalinizdeki sevgiliyle. Hayaliniz ne olurdu… sürekli tatmin olmak isteyen nefsinize uygun ne yaratırdınız. Gerçek üstü şeyler ne kadar heyecanlı oluyor değil mi. Düşünsenize mesela Edward ve kirsten gibi. Bir vampir olan bir genç yemeğine aşık oluyor. Böylesine imkansızlar ne kadar heyecan verici. Hayranı olduğumuz, takılıp kaldığımız ne var sıradan olan. Sıradan bir adam karşınıza çıkar ve siz sıra dışı bir aşk yaşarsınız onunla. Böyle bir hikaye yok. Böyle bir senaryo yazılmadı. Olmayacakta. Nefsimiz sıra dışına heyecan duyarken vasat bir kadın vasat bir güzellik bir erkeğin rüyası olabilir mi .ve yine farz edin tıpkı bir sipariş verir gibi en ince ayrıntısına kadar belirttiğiniz bir sevgilide olmazsa olmaz nedir? Ne onu böylesine çekici kılar kim bilir belki de vazgeçilmez. Nasıl bir kadın yahut erkek sizin onu dur duraksız sevmenize yetenek şeyler yapar. İnsana cazip gelen nedir. Bir film kahramanı yahut bir süper kahraman mı olması lazımdır vazgeçilmez olması için.
İzlerken hep kafamda olan ilerledikçe kaosu fark ettiğim bir filmdi. Evet aslında sonunu bildiğim bir filmdi ama izlemek keyif verdi. Görmek istedim. Duymak istedim. Biliyordum u içimde yüksek sesle söylemek istedim.  
Bir kadını yahut bir erkeği çekici kılan şeyi biliyorum sanırım.  Ama hemen söylemeyeceğimJ filmde etkilendiğim başka şeylerde oldu. Yazarlık mesleğini konu alan her türlü film ilgimi çekiyor açıkçası. Daha evvelde Paris’te gece yarısı filmini paylaşmıştım. Evet oda bende aynı heyecanı yaratmıştı. Yarım kalan romanımı bitirme heyecanı sarmıştı. Bazen bomboş ve çok geniş zamanlarım olsun istiyorum. Sırf yazmak için. Yaşamadan geçireceğim anlar istiyorum. Yazdıklarımı okumadan 30 - 40 sayfa yazmak istiyorum. Romanıma ilk başladığımda günde 60 sayfa yazıyordum. O heyecanımı özlüyorum bazen. Filmde genç bir yazar olan calvin in yaşamının bir parçasında geçiyor olay. Calvin garip biri. Tanımlamalar yapmam doğru olmaz. Bazen görünenden çok daha fazlası oluyor karakterler. Filmdeki bazı cümleleri çekip alıyor beynim. “amatörler bir romanı tamamen bitiremez” gibi. Evet bu beni biraz yaralıyor. Aslıda profesyonel olduğumda söylenemez zaten. Ama bir işi yarım bırakmış olmak yine de kendim için bir hayal kırıklığı…
Her neyse söylüyorum. Bir kadını yahut bir erkeği çekici kılan sanırım özgür olması. Size bağımlı sizin yaratığınız bir mükemmel dahi olsa, sırf siz yarattığınız için bile tüm mükemmelliğini alıp götürür. Kaybetmekten korkmadığınız bir dünya güzeli neye yarar ki. Sonsuza dek dizinizin dibinde oturan ve aklınızdan “ bana ‘seni seviyorum’ de “ dediğinizde söyleyiveren birinin aşkı ne kadar kıymetli olabilir. Aslında insanoğlu sıradana daha meyilli sanırım. Konu onun güzelliğiyle falan alakalı değil, onun ne kadar özgür olduğuyla ve özgürken sizi seçip seçmediğine de bağlı. Gerçek bir zafer o zaman. Seçme şansı varken seçilen olmak güzel. Alternatiflerin varken tercih edilen…o ütopik sevgililer sanırım belleğimizin bir oyunu bizim için. Hayal edin dünyanın en güzel kızını yahut erkeğini ve kendinizi o görüntünün yanına eşiymişsiniz gibi hayal edin. Görüntü iyimi?  Sanırım değil. Tıpkı Türk filmlerindeki gibi ayrı dünyaların insanı gibi duruyor değil mi?
Aslında yazıp yazmamak konusunda tereddüt ettiğim ama bir türlü bastıramadığım bu cümleleri de paylaşmak istiyorum. Evvela üst kısımlarda bahsettiğim yaratma kelimesi ürkütmesin sizi olur mu. Elbette ki yaratma derken insani yaratmadan bahsediyorum. Bunu çözdükten sonra Allah'ın yaratmasına değinmek istiyorum. Allah bize niçin irade verdi? milyarlarca yarattığını insanın kendisine bir bitki gibi bir karınca gibi kulluk etmesini isteseydi onlardan biri oluverirdik bizde. Ama Yüce yaratanım kendisini bize tanıttı ve irade verdi. Çünkü kıymetli olan gerçekten bu. Şeytana uymak varken kötüyü yapmak daha kolayken onun aşkına boyun eğmek ve sevmek. İşte bu!!! İşte bu yaratanım allah’ın kuluna cennetle mükafatını hak ettiren durum.
Aslında size birbirinden çok ayrı gibi görünse de tüm yazdıklarımın bir bütünün parçası olduğunu görmenizi beklediğim paragraflar. Dilerim filmi izlemişsinizdir ve yorum yazarsınız. Esen kalın!
---------------------------------------------

Yapım:2012 - ABD,
Tür:Komedi,  Romantik,
Süre:104 dakika
Yönetmen:Valerie Faris, Jonathan Dayton,
Oyuncular:Antonio Banderas, Deborah Ann Woll, Annette Bening, Paul Dano, Steve Coogan, Zoe Kazan, Chris Messina, Aasif Mandvi, Toni Trucks, Alia Shawkat, Elliott Gould, John F. Beach, Barrett Perlman, Wallace Langham,
Müzisyen :Nick Urata,
Görüntü Y.:Matthew Libatique,
Senaryo:Zoe Kazan,
Yapımcı:Bart Lipton,