28 Haziran 2012 Perşembe

NEDEN PİCASSO? VE RESİMLERİNDEKİ SIR...

rafael-van gogh- rembrant- picasso- matisse- wermerr

Pablo Picasso. Resim sanatı içerisinde büyük bir yeri olan aynı zamanda bir muamma durumuna haiz bir sanatçı. Arkadaşlarla, yeni tanışılan insanlarla yahut öğrencilerimle yapılan resim sanatına dair ilk sohbetlerde ilk cümle( bu cümleyi niçin kurduğumu söyleyeyim; çünkü az bir bilgi birikimi olan kişilerle Picasso pek tartışılmaz) ilk taşlama zavallı (ki zavallılığı sadece bu suçlamalardan dolayıdır aksi halde oldukça mesut yaşamış bir zattır) Pablo Picasso için “ o saçma sapan resimleri kim yapıyordu ya. O resimleri bende yaparım. Kim veriyor onlara o kadar parayı” suçlamaları…

Bu gün Picasso’dan bahsederek çoğunun kafasında oluşan ve hep bana sorulan sorulara ve soru işaretlerine cevap vermeye çalışacağım.

Bunlar neler mi?
-          “kadınları eğir büğrü çiziyor ona sanat eseri diyorlar. Nasıl oluyor”
-          Niye bu kadar çok beğeniliyor
-          Kim o resimlere o kadar para veriyor
-          “ hocam bu resimlerde ne anlatmış acaba”
-         

Aklınızda benim aklıma gelmeyen başka bir soru varsa sorabilirsiniz.

Evet, geçelim soruların cevaplarına:

Picasso ulu önderimiz Atatürk’le aynı yılda doğmuş İspanyol bir ressam. İspanyol olduğunu nasıl hatırladığımı da söyleyeyim birçok resimde boğa resmi çizmesinden.

Picasso’nun yeteneğiyle ilgili bilmemiz gereken ilk şey onun 15 yaşında iken bir rafael gibi rembrant gibi resim çizebilme yeteneğine sahip olmasıdır. İşte asıl soruda buradadır. Kafası çalışan her insan şunu sormalı “böylesine yetenekli ve gerçekçi resimler yapabiliyorsa niçin 15 yaşında ünlenmedi.” Kim biliyor Picasso’nun o resimlerini. Görseniz tanımazsınız. Benzetemezsiniz yani. Ben bazen öğrencilerime gösteriyorum Picasso’nun ünlü horoz resmi ile kilisede dua eden kız tablosunu bana bu resimleri yapanın aynı kişi olamayacağını yahut dua eden kızı yapının daha iyi bir ressam olacağını söylüyorlar. Bu durumu anlatmak için daha

PİCASSO- HOROZ RESMİ- KİLİSEDE DUA EDEN KIZ
güncel bir örnek vereyim. Müslüm gürsesi herkes tanır ve o kadar çok taklitleri çıkmıştır ki hatta bir defasında sesi oldukça çok benzeyen Hakan Taşıyan’ın bir çay bahçesinde şarkısı çalar Müslüm Gürses “ yav ben bu şarkısı ne zaman okudum” diyecek kadar kendisine benzetir. Nitekim Hakan Taşıyan diye biri yok artık. Yani bir Müslüm Gürses varken ikincisinin bir anlamı yok. Ve yine yani.. Bir Leonardo da vinci varken rafello varken ikincisinin olmasının bir anlamı yok. Ayrıca Picasso 1900 lü  yıllarda yaşarken 1500 lü yılların sanatını yapabiliyor olmasının da bir enteresanlığı yok yani.

PİCASSO- AVİNGNONLU KADINLAR
Evet, tarih 1906 ise ve Avrupa’nın içinde bulunduğu sanat akımı empresyonistten yeni çıkmış matisse sayesinde fovist çıkışlarla kendine bir yol bulmaya çalışırken… işte burası gayet anlaşılır… Picasso ve Henry Matisse’i Paris’ te yaşayan, varlıklı bir aileden gelen Leo Stein tanıştırmıştır. Leo ailesinin diğer üyeleri gibi sanat düşkünü bir kişiliktir. Hatta kız kardeşi Gertrude Stein, Amerikan Edebiyatının birkaç baş eserinin yazarıdır. Paris’ten ve italya’dan evler almışlar varlıklarıyla Avrupa’yı doyasıya yaşamışlardır. Hatta bir bilgi daha Picasso,  Matisse ve Cezanne ye o kadar çok yatırım yapmış ve ünlendirmiştir ki bir süre sonra kendi parası yetmez onların tablolarını satın almaya.  leo son yıllarında elindeki bazı eserleri satmak zorunda kalmışsa da elinden çıkarmadığı Picasso tablosu hala evinde durmaktadır. Her neyse Picasso Henry Matisse’le tanışmış ve eserlerini gördükten sonra kendi yaptığı ki o dönemlerde bir arayış içindedir, çalışmalarını beğenmez kısaca kıskanmış kudurmuştur. Evet, Picasso hakkında okuduğum birçok yazıdan sonra bunu söyleyebilirim. Picasso oldukça kıskanç ve bencil bir insandır. Aslında tüm sanatçılarda vardır bu duygu ama Picasso bunu fazlasıyla yaşayan bir sanatçıdır. Niçin mi? Matisse’ in Yaşama Sevinci isimli tablosunu görmesiyle kendini evinin 
bodrumuna kapatarak 6 ay boyunca hiç çıkmadan 600 resim yapması ve kendi akımını yaratması. Evet, Picasso’nun önderi olduğu kübizm böyle ortaya çıkmıştır. Elbette bulduğu şeyin ne olduğunu bilmiyordu ama farklı sıra dışı Matisse ile boy ölçüşebilecek özgünlükte bir eser olduğunun farkındaydı. Bu resim Avingnonlu Kadınlar adlı tablosuydu. Arayış içindeki Avrupa sanatı için iyi bir yoldu ve kendisiyle birlikte birçok sanatçıya da ilham verdi.  Resimdeki kadınlar anatomisi bozulmuş bakışları düz ve anlamsız, mekansız, perspektifsiz ve bakış açısız bir resimdi. 
Bunu yapmak oldukça zor. Size bir kompozisyon hazırlasam karşınıza birkaç model, bir meyve tabağı hazırlasam ve desem ki “ bunu öyle bir çizin ki kadın oldukları anlaşılsın ama kadına benzemesin, meyvenin meyve olduğu anlaşılsın ama meyveye benzemesin, mekan olmasın perspektif olmasın” gibi kurallar koysam nasıl bir resim çıkarabilirsiniz. İşte buradan Vincet Van Gogh un resmine geçiş yapacağım; o da Ayçiçekleri tablosunda sadece sarı ve tonlarını kullanarak kontrastı yaratmıştı. Çoğu ressam bunu yapmak için sarının yanına mor yahut mavi tonlarını kullanırdı. İşte biraz böyle bir şey sanatçı olmak. Size oyun hamuru verip bundan çekiç yap demek gibi bir şey. 



MATİSSE- YAŞAMA SEVİNCİ
Resimde sanatsal ögeler vardır; kompozisyon, denge, ritim, valör vb. bunlar doğru kullanıldığında resim dengeli olur. Resim yapmaya yeni başlamış birisi risk almaz ve bu ögeleri dengeli klasikleşmiş sistemle kullanır. Bu nedenle o ressamların resimleri sadece camcılarda 50 tl ye satılır. İşte resimde olmamışı yapmak maharettir. Evet, bu gün Picasso’nun resimlerini yapmak oldukça kolay hatta zevklidir. Hatta ben öğrencilerime başlangıç olarak Picasso resimleri yaptırırım bir sanat eserini kopyalayabilmiş olmaktan zevk alırlar ama aslında çok kolay resimlerdir. Zor olması da çok önemli değildir eseri Sanat Eseri yapan şey kolaylığı zorluğu da değildir. Püf noktası özgün farklı ve kabul edilir olmasıdır.

Ressam hafızam iyidir. Sanırım 100 e yakın sanatçı tanıyorum. Ama bu demek değildir ki en iyi 100 ressam  bunlardır başka yok. Adı hiç tarihe geçmemiş çok iyi resim yapan ressamlarda vardır. Hatta ve hatta “ ya bizim mahallede bir amca vardı şöyle resim yapardı” veya “ trt 2 de ki Bob Rose ne güzel resim yapıyor o çok iyi bir sanatçı değil mi” bile diyebilirsiniz. Ama bu onları sanatçı yapmadı yapamaz da. Çünkü trt 2 de ki bob rosa seri üretime geçmiş işçi edasında hiç yeni fikirler denemeyen aynı şeyleri tekrarlayan bir ressamdan başka bir şey değil. ( Resim Yapana Ressam Denir. Yaptığı Eser Eserlikten Çıkmış Ve Sanat Eseri Kavramını Almışsa O Zaman Ressamı Sanatçı Olur)
VAN GOGH- AYÇİÇEKLERİ

Benim Amerika ya gitmemiş olmam onun varlığını yok yapmıyor. Gittiğimde de orayı ben keşfetmiş olmuyorum.  Yapılmış bir şeyi yapmak orijinallik değil yani.

Çok beğenilmesine gelince, beğenmek kavramı farklı bir şey. Ben Picasso’yu beğeniyorum onun eserinin evimde olmasını isterim ama bu onun resimlerini dayanılmaz güzel yapmıyor. Tarihte bir akım yaratmış radikal anlatımları olan sıra dışı bir resim olduğu için beğeniyorum. Zaten sanat tarihi bilgisi olmayan birinin beğenmesi de oldukça yapmacık olacaktır. Biraz uzatıyorum belki ama bunu açmak istiyorum.

Wermerr 1300 lü yıllarda yaşamış bir ressam öldükten 300 yıl sonra resimleri ünlenmiş. Resimleri insanda heyecan uyandıracak türden değil. Hani şu inci küpeli kız tablosu olan. Adamı doğru düzgün tanıyanda yok zaten. Biyografisi yazılırken zorlanılan bir ressam. Onun resmini de isterim duvarımda çünkü beyni dönemin zevkinden 300 yıl ileride olan bir kişinin resmini izlemek bana keyif verir. Resim tek başına anlam taşımaz ressamıyla dönemiyle ve bazen konusuyla heyecanlandırır insanı.

O resimlere o kadar para verenlere gelince… işte burası oldukça enteresandır. Yaşadığımız çağda herşeyin bir fiyatı vardır. Çok zenginlerin paraları bankada borsada yatar onlarda faizini yiye yiye yaşarlar. Ama elbette bunu takip eden borsacıları vardır. Yok parayı şuna yatır yok buna yatır diyen onun mal varlığını korumaya çalışan paralı muhafızları. Ama öyle bir şey söyleyin ki fiyatı hiç düşmesin ve her el değiştirdiğinde fiyatı artsın, hatta geliş fiyatı falan olmasın tutturduğuna satabildiğin bir objen olduğunu düşün… Picasso’nun tablosunun  104,160,000 dolara (208 milyar eski parayla trilyon)satın alındığını biliyorsunuz (diyorum çünkü daha evvel ‘sanat eserlerinin rekor fiyatları’ baylığı altında yazımda bahsetmiştim)

Düşünsenize hiç değer kaybetmiyor bu kadar paraya kaç ton altın alırsınız. Nereye koyacaksınız hem bide altın fiyatlarını takip etmek zorunda kalacaksınız. Hem küçük hem saklaması kolay hem hiç değer kaybetmiyor. İşte bu yüzden çook çok zenginler yatırımlarını sanat eserlerine yapıyorlar…

Resimlerde ne anlatmış… Picasso’nun bir sözüyle açıklamak isterim.

“Herkes sanatı anlamak istiyor. Neden kuşların ötüşünü anlamak istemiyorlar?  İnsanlar anlamaya çalışmadan geceyi, çiçekleri sevebiliyorlar. Ama sıra resme gelince ille de anlamaları gerekiyor. Resimleri açıklamaya çalışanlar yanlış yoldalar. Resimlerimden birine bakan bir seyirciden nasıl olur da benim yaşadığım şeyleri yaşamasını bekleyebilirsiniz?” fazla söze ne hacet…



Sanat sohbetlerimiz hiç eksik olmasın…



a.okul








5 yorum:

Zeynep önder dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
Unknown dedi ki...

Hocam, gerçekten akıllı birisiniz.Ben resimi hiç sevmezdim çünkü her şeyden anlam çıkarmaya çalışan insanlar ve enteller beni sinirlendirip sanattan soğutmuşlardı.Picasso'nun “Herkes sanatı anlamak istiyor. Neden kuşların ötüşünü anlamak istemiyorlar? İnsanlar anlamaya çalışmadan geceyi, çiçekleri sevebiliyorlar. Ama sıra resme gelince ille de anlamaları gerekiyor. Resimleri açıklamaya çalışanlar yanlış yoldalar. Resimlerimden birine bakan bir seyirciden nasıl olur da benim yaşadığım şeyleri yaşamasını bekleyebilirsiniz?” sözü de tam da anlatmak istediğim şeydi.Sanırım Picasso'nun eserleri ve ve postmodern sanat bir fanteziden ibaret.Mükemmellik bile bir süre sonra sıradanlaşmış ve sırf farklı olmak adına bu tür sanat akımları ortaya çıkmış.Eserler o kadarda şaşalı ve güzel değil ama olayın kendisi güzel sanırım.Bilimsel düşünmeyi seven biri olarak modern sanat ve sonrası bana çok garip geliyor : tıpkı insanoğlunun kendi kendine yarattığı zihinsel bir fetiş gibi.Fikir içerikli olmayan romanlar da öyle geliyor.Yakın zamana kadar bunlardan nefret ediyordum kendimi neden sevmediğimi anlatamıyordum ve çamur atıyordum.Birisi bana sırf tarzın olmadığı için çamur atamazsın bu onları kötü yapmaz demişti . Sanat gerekli yada gereksiz diyemiyorum sadece tarzım değil.Sanırım toplumda da bi eğri büğrü resimleri kim seviyor yauw çok kötü diye çamur atmalarının sebebi de bu.

Unknown dedi ki...

Hocam, gerçekten akıllı birisiniz.Ben resimi hiç sevmezdim çünkü her şeyden anlam çıkarmaya çalışan insanlar ve enteller beni sinirlendirip sanattan soğutmuşlardı.Picasso'nun “Herkes sanatı anlamak istiyor. Neden kuşların ötüşünü anlamak istemiyorlar? İnsanlar anlamaya çalışmadan geceyi, çiçekleri sevebiliyorlar. Ama sıra resme gelince ille de anlamaları gerekiyor. Resimleri açıklamaya çalışanlar yanlış yoldalar. Resimlerimden birine bakan bir seyirciden nasıl olur da benim yaşadığım şeyleri yaşamasını bekleyebilirsiniz?” sözü de tam da anlatmak istediğim şeydi.Sanırım Picasso'nun eserleri ve ve postmodern sanat bir fanteziden ibaret.Mükemmellik bile bir süre sonra sıradanlaşmış ve sırf farklı olmak adına bu tür sanat akımları ortaya çıkmış.Eserler o kadarda şaşalı ve güzel değil ama olayın kendisi güzel sanırım.Bilimsel düşünmeyi seven biri olarak modern sanat ve sonrası bana çok garip geliyor : tıpkı insanoğlunun kendi kendine yarattığı zihinsel bir fetiş gibi.Fikir içerikli olmayan romanlar da öyle geliyor.Yakın zamana kadar bunlardan nefret ediyordum kendimi neden sevmediğimi anlatamıyordum ve çamur atıyordum.Birisi bana sırf tarzın olmadığı için çamur atamazsın bu onları kötü yapmaz demişti . Sanat gerekli yada gereksiz diyemiyorum sadece tarzım değil.Sanırım toplumda da bi eğri büğrü resimleri kim seviyor yauw çok kötü diye çamur atmalarının sebebi de bu.

venüsün kalbi dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
venüsün kalbi dedi ki...

kusura bakma epeydir bloguma vakit ayıramıyorum. yazını dikkatlice okudum. güzel bir sonuca ulaşmışsın. yalnız şunu düzeltmeliyim. sanat tarzım değil cümlesi. çünkü öyle bir şey yok sadece eseri veya yorumu beğenmeye bilirsin. ama sanat senin ruhunda var. bu aslını inkar etmek gibi olur çünkü..