20 Mayıs 2013 Pazartesi

UYUM...



Hep bir soruyla başlamak gelenek oldu bende. Sorularla başlayan cümlelerimi silip öylesine başlamayı deneyeceğim.

Yaşamdan ne kadar çok beklentilerimiz var. Nefsimizin bir sınırı yoktur. İstediklerimizde hep bir adım ötesi hep biraz daha iyisi. İnsanoğlu istemek konusunda hadsiz yaramaz bir çocuk gibi. Evet bu istekler bazen ilerlemekte iyi bir kıvılcım olabiliyor. Ama bazen de işin aslı çok uyumsuz isteklerimiz oluyor.

Uyum önemlimi? İsteklerimizde uyum neye kriter?. Yani neyin ölçüsüdür uyum? Uyum kalitenin ve zarafetin ölçüsüdür. Uyumsuz şeyler bizde bayağı etkisi yaratır. Yani şık bir elbiseyi mahveden vasat bir çanta olabilir. Maddi şeylerde olduğu gibi manevi şeylerde de uyum şart. Bulunduğun konumun davranışlarına uyumlu olması gibi. Valinin bir ayakkabı ustası gibi davranması ne kadar itici ise, bir ayakkabı ustasının bir vali gibi davranması da o kadar itici. Kendi normal veya vasat bir standartta yaşayan birinin kendini üstün gören davranışları kibirli, kılığı kıyafeti ve görünmeye çalıştığı tarzıyla da sonradan görme durumuna düşebilir. İnsanın kendi yaşamında iğreti kalmaması için nasıl olmalı? Nasıl yaşamalı?
Daha somut örnekler vermek istiyorum. Aylık geliri 2 bin tl olan birinin nasıl bir arabası olmalı? Şimdi bana demeyin yani bu adam BMW ye binemez mi diye… elbette binemez. Yani alabilse bile bu onda iğreti kalır. Bir arabayı alabilme gücü onun senin yakışırın olduğu anlamına gelmez. Geceliği 200 dolar olan 5 yıldızlı bir otelde kalmanın aylık gelire karşılığı nedir? Elbette oturup hesabını kitabını tutmadım. Ama ortalama söylüyorum. Hatta kendi gelirim üstünden konuşuyorum. Aylık geliri 10.binin üzerinde olmalı. Ha diyeceksiniz ki adam 1000 doları gözden çıkarır gider 5 gün kalır. Evet kalır tabi. Köyden indim şehre edasında kalır tabi.  5 gün boyunca aynı mayoyla deniz girersin, açık büfede senin sofranda olmayanlara, dahası sana ait olmayan bir dünyaya yabancı yabancı bakarsın.

Ha birde bunun daha farklı versiyoları var. Vasat bir salon takımı alıp üstüne 500 tl lik gümüş örtü almak gibi. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu. Açlıktan ağzı kokarken lüks araçlara binmek gibi. Orta halli bir evde oturup dışardan lüks yaşamaya çalışmak gibi.

İnsanın kendiyle barışık olmadığının dışarı vuran sonradan görme semptomları. Kibar olmaya çalışan köylü güzelleri gibi, cahilliğinin gün gibi ortada olduğu durumlarda kalıplaşmış süslü laflarla entel görünmeye çalışan şapşallar gibi.
ya çok uzattım biliyorum. ama kısa keseyim bu sefer. uyumlu yaşayın arkadaşlar. insan önce kendini tanımalı, sonra kendine yakışanı yapmalı. hepinizi yürekten öpüyorum. (bu da bana yakışır:)) 

 

Hiç yorum yok: