6 Şubat 2013 Çarşamba

EN AĞIRINDAN SAYISAL- SANAT POLEMİĞİ...



nasıl bir insan kendi özgür iradesiyle, aklı başında herhangi bir ilacın etkisinde kalmadan, bir psikolojik baskı olmadan tamamen kendi isteğiyle sayısalcı olmak ister ki ? Dünyaya bir kere geleceksin kendine zulmeder gibi sayısalcı olacaksın. Olsa olsa dünyada niçin var olduğunu keşfetmemiş, aldığı nefesin tadını bilmeyen, birkaç formül ezberlemek dışında hiçbir meziyeti olmayan tatmin olmamış bir ego, gerçekleşememiş bir kişilik ancak böyle bir mazoşizmi yapabilir. Sizce de öyle değil mi?
Ancak aç bir ego böyle bir aptallığı yapabilir. İçeriği kocaman boş bir balonken sırf popüler diye salak bir sistemin peşinden koşmak ancak böyle değerlendirilebilir. Hani kim matematik öğretmeni olmak ister ki. Söyleyin bana hayatının ilk 10 yılında hayal gücü mükemmelken, yaratıcılık doruktayken, üretmenin keyfini tatmış hangi çocuk matematikçi olmak ister. Siz hiç duydunuz mu? Bana sırf insanlara yardım etmek için doktor olmaya karar vermiş bir çocuk gösterin. Duygusuz kapitalist bir mantığın ürünüdür. Sanayi devrimi sonrası Avrupa’dan tüm dünyaya yayılmış bir akımın sonucudur ve eminim ki bir gün bu akımdan vazgeçilecektir. (bunu boş olarak söylemiyorum. Gerekçelerim ve sebeplerim var tabiki. Ama bu başka bir konu) Onların kafalarına yerleşen tek şey itibarsız anne ve babalarının hayatlarına itibar katmak ve para kazanmak. Üretmeyi durdurmuş, yaratıcılık sıfır, inek bir beyin sayısalcı olmak ister. Baktı ki bir işe yaramıyor. “Birkaç formül ezberleyeyim sayıları hızlı toplayayım toplumda numaram olsun”- Bana saygı duysunlar, diyen bir zavallıdan başkası olamaz.
Hele hele ülkemizde bilim insanı diye bir şey yok. Çünkü biz çocuklarımızı mallaştırmak için elimizden gelen her türlü sistemi ve baskıyı onlara uyguluyoruz. Olabilecek tüm olumsuz eğitimi çocuklarımıza uyguladıktan sonra liseye geldiklerinde sayısalcı olsun diye çırpınıyoruz. Ee o saatten sonra olacak şeyde zaten ya sayısalcı öğretmen yahut pratisyenlikte kalan bir doktor ya da masa başında egosunu tatminle uğraşan memur tarzı bir mühendis…
Ha birde sanmıyorlar mı dünya onların etrafında dönüyor. Allah aşkına nasıl bir insan bu uyduruk mantığa sorgulamadan kolaycacık inanır. Olsa olsa inanacak bir şeyi olmayan kendini kaybetmiş bir ruh olabilir. Siz hiç konuşmalarını dikkat kesildiniz mi. Oowww mangalda kül bırakmazlar. “Üniversitede bir soru sorarlardı cevabı bir sayfa sürerdi”. Soran öğretmen soruyu bir yerden bulmuştur. Nerdeee bizde öyle kendisi soru hazırlayabilecek adam. Yabancı okulların Türkçe çeviri kitaplarından hazırlanmış matematik soruları özenti matematik öğrencilerine itinayla sorulur. Çözen gerçekten kendini epey bişi sanır. Aslında oda bilir ki “lan bu benim ne işime yarayacak”
Ya işte böyle bir sistem bu sıfır yaratıcı antisosyalleri pof poflar. Şöyle bir halk içine girip iki sohbet edemezler. Dünyadan bir haber film izlemez izlediğinden bişi anlamaz duyguları biraz törpülenmiş kimseye zararı olmadığı gibi faydası da olmayan geneli mutsuz problemli tipler. Haaa içlerinde biraz sosyalleri varsa da emin olun kesin bir sanat dalıyla uğraşıyorlardır.
Bazen velilerim gelir çocuklarını savunmak isterken sanki bir meziyetmiş gibi “ yaaa hoca hanım, bizim çocuk aynı bana çekmiş. Çöp adam bile çizemez” ya kısaca de ki “bizim çocukta benim gibi mal” Bana gelince herkes bir hoşgörü bekliyor, diyor ki “ yahu hocam resim yetenek işi. Malzemesini getiriyorsa derste oturuyorsa ver çocuğa iyi bir not” . ha iyi nottan kasıtları 100. Ama iş matematik öğretmenine gelince ki bu eğitimciler üniversitede eğitim psikolojisi, eğitim programları, felsefesi gibi bir dolu dersi aldığı halde bilir ki sayısalcılıkta bir zeka tipi. Ama yook onlar sınıflarındaki herkese illa matematik öğretecekler. Bu iş yetenek değil. Sırf oturuyorlar diye 100 de vermiyorlar. Ama yaa işin asıl komik kısmı burası: nasılsa çocuklara matematiği de öğretemiyorlar. Yani hani oo çok önemli olan ders ilkokuldan beri itinayla beslediğimiz branşta başarılı öğrenci o kadar az ki. Öğrenci özel ders alır hala kafası basmaz. Ama yook bir tane aklı başında biri de (ki bu iş matematikçinin işidir aslında) “ çocuğunuzun matematiğe yeteneği yok. Çalışsa da yapamaz. Ama ben yine de ona iyi not verip geçiricem.( tabi bu cümleyi söyleyebilecek babayiğit tanımıyorum. Çok komik olurdu ama dimiJ Ama sizde onu zorlamayın başka bir alana yönlendirin” yook bunu asla demez. O bir büyücü edasında sanki dünyanın sırrını biliyor da müridlerine bunu öğretmeye çalışan keşiş edasında başını sallar durur. 
ha doğru hakkını vermek lazım elbetteki matematik bir çok şeyin temelidir ama sen o temeli atabilecek kişi değilsin. senin öğretme sisteminlede o kişi olamıyacak. hani diyorsunuz ya " hocam bunlar ressam mı olacak" evet.. aynen durum aynı. onlarda olsa olsa sizin gibi ezberci bir mesleği icra ediyor olacaklar. matematikçi olamıyacak:(((
Şimdi nasıl bir ezberci kafa, gelip te benim branşımı eleştirebilir. Ben ona saygı duymakta zorlanırken birazda bu zekâ yapısına bıyık altından gülerken birde o sanki benim kafam basmadığı için bu işi yapıyormuşum gibi davranmaz mı? Hatta sanki onun benim işime itibar kazandırması gerekiyormuş gibi bazen yarım ağız beni övmez mi? “yaa ne güzel yapıyorsunuz o resimleri hayranım valla. Hele hele o trt2 deki adama hastayım. Sanat güzel bişi tabi.. ne güzell..” “ yok adam…” diyesim geliyor. “Valla yorum yaptı ya lan” diyesim geliyor. Sanatın s’sinden anlamaz. Boş gelmiş boş gidiyor. Bide sanki bu konuda bilirkişi gibi bizi övmez mi? Boş ver ya övme. Emin ol bu ülkede sayısalcılarla sanatçıların durumları yer değiştirsin sizler intihar edersiniz vallahi. Çünkü sizde buna katlanabilecek ego yok.

Sizler Leonardo vinci ye sadece sanatçı diyebilen, einstain nasıl bilim adamı olmuş bilmeyen insanlarsınız. (ya bu konuda iyi aslında bi ara bununla ilgili de yazayım) siz gidiş yoluna değil sonuca not veren şıklarla yaşayan 6. şıkkı görünce afallayacak tiplersiniz. Yemişim sizin sayısal kafanızı…

Şimdi gelelim bu yazıyı bu kadar argolarla dolu ve en ağırından niçin yazdığıma. Bu bizzat tüm sanatla uğraşan insanlara hissettirilen duygudur. Kırdığım herkesten özür dilerim çünkü bana bu yakışır. Aslında bunu hissettiren sayısalcılara da yakışır ama… Emin olun sadece nasıl bir duygu olduğunu hissetmenizi istediğim için yazdım. Gerçek duygularımı merak ediyorsanız söyleyeyim… Bana ne hissediyorsanız bende size onu hissediyorum:)))

2 yorum:

Unknown dedi ki...

hiç kimse sanata dil uzatamaz önemsiz diyen insanlara ben de şunu diyeyim ögrenmeye çalıştıgım matematik problemlerini unuttum ama sizin ögrettiginiz bilgiyle kendime hobi edindim ken di çapımda bişeyler üretiyorum sizin sayenizde tşk ederim. ''hakkını vermek lazım elbetteki matematik bir çok şeyin temelidir ama sen o temeli atabilecek kişi değilsin'' çün kü halen elimizde olan kaynak kullanabilecek ne mühendis nede mimar vb dallarda yeteri kadar bilim adamı yetiştirmiş degiliz millet uzaya gitti biz ise halen kendi egolarımızı tatmin eden duygulardan kurtulamadık. türkiye tarihinde ilk defa Göktürk 2 uydusunu uzaya gönderdik ama ne acıdır ki üniversite kendini bilmez üç beş çapulcunun gösterilerini izledik

venüsün kalbi dedi ki...

sen ne güzel bir yorum yazmışsın hüseyin. ne kadar doğru anlamış ne güzel cümleler kurmuşsun. senin ağzına yüreğine sağlık oğlum. eksik olmayın.