Sanatçı olmak tercih midir?
İnsan sanatçı mı doğar?
İnsan niçin sanat yapma isteği
duyar?
Sanatçılar sanatı boş zamanlarını
değerlendirmek için yaparken mi sanatçı oldular?:)
Sanatçılar için sanat yapmak zor
mu?
İnsan sanat yapmaya niçin ihtiyaç
duyar?
…
Sıralı cevap veremem. Sıralı düşünemem
de pek. Hem yazdıklarımı sonradan okuyup düzeltemem de zaten. O nedenle bütün
halinde dağınık cevap vermek istiyorum.
İnsan dünyaya gözlerini açar ve
öğrendiği her şeyi, kendindeki bir isteği tatmin etmek için kullanır. Nedir biliyor
musunuz?
Sevdiğiniz biriyle bir fikir üzerine tartışmakta ki
ısrar nedir. Sizi yanlış anlayan birine bu izahın sebebi ne? Niçin hüzünlenince
şarkı söyleriz yahut söyleyemezsek de ağırından bir müzik dinleriz. Niçin ama
niçin bazı filmlerin bazı replikleri bizi hazine bulmuşçasına sevindirir. Ne
çok soru soruyorum dimi. Peki siz hiç düşündünüz mü?
İnsanlar kendilerini ifade edebilmekte
güçlük çektikçe sanata yönelirler. Bunu benden önce söyleyen olmuş mudur?.. Muhtemelen
olmuştur ama ben duymadım. Sanatçı olduğum epey tartışılır ama içimdekileri
böylesine anlatmaktaki ısrarımdan, anlaşılma kaygım yattığı bir gerçektir. Henüz
sanatçı sıyırmışlığına gelmemiş olmakla birlikte bu yorumu yapacak kadar
akılbalik olduğum içindir:)
Anlaşılmak ister insan. Sadece anlaşılmak.
Çoğu insanın kolaylıkla yapabildiği şeyi bu insanlar beceremez. Ya doğru anlatamazlar
ya da karşılarındaki doğru anlamaz. Bu tam bir sancılı kısır döngüye girer. Sesler
çoğalır yorumlar artarak anlamsızlaşır. Çığlıkların duyulmaz ve sen sanat
yaparken kendini daha anlaşılır bulursun. Veya öyle sanırsın sonra… boş ver
dağınık kalsın noktasında rahatlar… Özgürleşirsin…
Ters açıdan bakacak olursak: veya
bu insanların duygu eşikleri çok düşük olduğu için normal bir duygu onlarda
ağır hasarlar verecek kadar etkili olabiliyor. Yani çocukluğunda dayak yemiş
iki çocuktan biri bunu hafif atlatırken diğerinde bu durumlar tüm hayatını
etkileyebiliyor.
Velev ki: siz doğmadan evvel
sizin cinsinizde bir kardeşiniz olmuş ve ölmüş. 3 yıl sonra siz doğmuşsunuz. Size
onun kimliği verilmiş. Tabi ki onun adını taşıyorsunuz. Ve aileniz sizi ölümüne
seviyor. Buna benzer örnekler ülkemizde çok görüyoruz. Böyle bir durumda kaç
tane çocuk 'Doğar doğmaz tapınılan bir ölünün ayak izlerinden yürümeye
başladım. Beni severken hala onu seviyorlardı aslında. Belki de benden çok onu.
Babamın sevgisinin bu sınırları, yaşamımın ilk günlerinden itibaren çok büyük
bir yara oldu.' Diyebilir ki?
Veya ailesinde ard ardına ölümler
olmuş bir çocuk tüm yaşımda cenaze dönüşleri yaşananları anlatan resimler çizer.
Bunun gibi veya daha fazlasını yaşayan milyonlarca insan var ama onların bu
trajedileri onları sanatçı yapmıyor. Tapınılan bir çocuğun ayak izlerinden
gitmek Salvador dali gibi, duygu yoğunluğu yüksek, yaşamı anlamlandırmak için
aşırı sorgulayan o çocuğa kalıyor. Ve tabi ki doğarken annesini kaybeden sonra
kendisine bakan teyzesini… babası… eduard much. (bir başka yazımda bundan bahsetmiştim.http://venusunkalbi.blogspot.com/2012/05/ressamlarin-trajik-hikayeleri-salvador.html
Trajedileri her gün her an
birileri yaşıyor ama birileri paratoner gibi kendine çekiyor bunları ve dibine
kadar hissediyor her şeyi. Tıpkı stratosferden çılgın atlayış yapan Avustralyalı
pilot ve paraşütçü Baungartner’ in adrenalin salgısının az olması nedeniyle
çoğu insan değil, çoğu pilot ve paraşütçüden daha yüksek bir bir cesaretle bu
atlayışı yapması gibi. Evet, belki de tamamen bundandır herşey. Hormonlarımızdandır.
Yoksa benim dönme dolaba binemeyişimin nasıl bir sebebi olabilir? Benim dönme
dolaba bindiğimde hissetiğimle onun uzaydan atlaması aynı heyecana denk geliyor
olabilir. Hatta o atlayabildiğine göre benim adrenalin salgımın ondan daha fazla
olduğu bile söylenebilir.(yaaa pek bi bilimsel konuştum. Seyrettiğim belgeseller
ve yine izlediğim psikolojik deneyler sayesinde yapıyorum bu yorumu. Yaniii öyle
sallamıyoruzzz:)
Şimdi pek hoşlanmamamla birlikte
anlattıklarımı daha anlaşılır:))))))))
cümlelerle izah edeceğim: çevremizde sağırlar ve körler oldukça biz sanat
yapıyoruz. Ve belki de biz aşkı ve acıyı sizin hissettiğiniz gibi değil daha
hastalıklı ve daha tutkulu hissettiğimiz için siz bizi anlamıyor, biz
anlatamıyor kıvranıp duruyoruz.
13 yıl önce çıkardığım şiir
kitabımın adı neydi biliyor musunuz? Pek bir ironik…
Bana
Sadece
“seni anladım...”
Demeğe
Gel…
…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder