Hayatım boyunca
22 cerrahi müdahele geçirdim
Gerçek bir bilimadamı ve kendisi de hastayken
hastalarının hayatını kurtardığı için kahraman olarak
gördüğüm
Doktor Juanito Farill
İlk hastalığım, altı yaşındayken geçirdiğim çocuk felci
1926 - otobüs kazası
Alex ile1950-51
Bir yıldır hastayım.
Omurgamdan yedi operasyon geçirdim.
Doktor Farill beni kurtardı.
Beni hayatın neşesine kazandırdı.
Hâlâ tekerlekli sandalyedeyim
ve yakında yeniden yürüyebilecek miyim bilmiyorum
Alçıdan bir korsem var
inanılmaz bir başbelası olsa da,
omurgama yardımcı oluyor
Hiç acı hissetmiyorum.
Sadece şu…
inanılmaz bir yorgunluk ve
doğal olarak bazen de ümitsizlik. Hiçbir kelimenin tarif
edemediği bir ümitsizlik.
Hâlâ yaşamaya hevesliyim.
Yeniden resim yapmaya başladım.
Doktor Farill’e vermek için bütün sevgimle
üstünde çalıştığım küçük bir resim.
Resim yapmamla ilgili rahatsızım.
1953 mayısının yedisinde
kayrak taşlarının üstüne düşünce
kıçıma bir iğne sapladılar (köpeğin kıçı)
Beni hemen bir ambulansla hastaneye getirdiler.
Evden British Hastanesi’ne kadar bütün yolda
acı içinde bağırdım - film çektiler -
birkaç tane ve iğne taktılar
bugünlerden birinde mıknatısla çıkartacaklarmış
hayatımın aşkı Diego’m sağolsun
doktorlar sağolsun Farill - Glusker - Parres ve doktor
Enrique Palomera
Sanchez Palomera
doktorlar sağolsun
Hemşilere de teşekkürler, sedye taşıyıcılarından,
temizlikçi kadınlara ve British Hastanesi’ndeki
hizmetkârlara kadar
Doktor Vargas’a, Navarro’ya, Doktor Polo’ya
ve benim dayanma gücüme teşekkürler
Umarım ayrılmak eğlencelidir - ve umarım
bir daha dönmem -
frida kahlo
"Benim zamanımda otobüsler hiç de güvenilir değildi;
henüz yeni kullanıma girmişlerdi ve pek rağbet görüyorlardı. Tramvaylar
boşalmışlardı. Alejandro Gomez Arias'la otobüse bindim... Kısa bir zaman sonra
otobüs ile Xochimilo hattının treni çarpıştı. Tuhaf bir çarpışmaydı bu;
şiddetli değil, ağır ve yavaştı, herkesi sarstı. Beni daha da çok sarstı. Önce
başka bir otobüse binmiştik. Ama küçük şemsiyemi unuttuğumu görünce, aramak
için indik, beni harabe eden otobüse böylece bindik. Kaza bir kavşakta oldu...
İnsanın çarpışmanın farkına vardığı, ağladığı doğru değil. Gözümden bir tek
damla yaş akmadı ve demir çubuk, kılıcın boğayı delmesi gibi beni deldi
geçti"
Ambulans gelip de Kızıl Haç hastanesine götürüldüğünde,
omurgasının, bel bölgesinde üç noktadan kırıldığı, köprücük kemiği ile üçüncü
ve dördüncü kaburgalarının da kırık olduğu ortaya çıktı. Frida'nın sağ bacağı
on bir yerden kırılmış ve ezilmiş, sol omzu çıkmış, leğen kemiği de üç yerden
kırılmıştı. Çelik çubuk karnının sol tarafından girip cinsel organından
çıkmıştı ve doktorlar yaşayabileceğinden bile şüpheliydi. Onu parça parça bir
araya getirmeleri gerekiyordu. Hastaneden tam bir ay sonra, 17 Ekim 1925'te
taburcu edilen Frida'nın aylarca yatalak olabileceği düşünülüyordu. Çok büyük
acılar çekmesine rağmen bunu yansıtmayan Frida'nın hayatı korseler, hastaneler
ve doktorlar arasında geçiyordu. Omurgası ve sağ bacağında dinmeyen bir acı
vardı. 32 kez ameliyat edilen Frida'nın, 1954’te çocuk felci nedeniyle sakat
olan sağ bacağı kangren yüzünden kesilecekti..... Fotoğrafçı olan babasının
işleri ise gün geçtikçe kötüleşiyordu. Frida'nın bakım masraflarını karşılamakta
zorluk çeken babası çareyi evin değerli eşyalarını satmakta bulmuştu. Sadece
tutkuyla bağlı olduğu piyanosu ve kitapları kalmıştı ve bu dönemde bay
Kahlo'nun sara krizleri de sıklaşmıştı.
Tüm gününü yatakta geçiren kızı için kendi elleriyle şık bir
karyola yapan bay Kahlo, Frida'yı hayata bağlamak için elinden geleni
yapıyordu. Annesi Mathilde ise Frida'nın kendini izleyebilmesi için tavana bir
ayna asmıştı. Ancak parçalanmış bedeni ve kendisiyle karşı karşıya kalınca
dehşet içinde ilk tepkisini veren Frida, aynadaki kişiyi resmetmeye başladı.
Ağrılarıyla başa çıkmak için sürekli olarak resim yapmaya başlayan Frida, ilk
portresini ilk aşkı Alejandro'ya armağan etti. Ancak ilişkileri sona ermişti.
Ailesinin teşvikiyle resim yapmaya başlayan Frida birçok oto portre resmetti.
Artık iyileşmeye başlamıştı, resim onun için büyük bir motivasyon olmuştu. 1927
yılı sonunda yürümeye başlayan Kahlo, bu dönemde sanat ve politika çevreleri
ile yakın ilişkiler kurmaya başladı. Küba'lı önder Julio Antonio Mella ve
fotoğraf sanatçısı Tina Modotti bu isimlerden ikisiydi. Birlikte davetlere
gidiyor, sosyalistlerin tartışmalarına katılıyorlardı ve Kahlo, 1929’da Meksika
Komünist Partisi'ne üye oldu.
Resim çalışmalarına devam eden Kahlo, eserlerini takip
ettiği ve Meksikalı Michalangelo olarak anılan ünlü ressam Diego Rivera'yla da
tanışmak istiyordu. Rivera'nın kendi resimleriyle ilgili fikrini merak eden
Frida, ünlü ressamı ziyaret ettiğinde ona aşık oldu ve iki sanatçı, 21 Ağustos
1929’da dünya evine girdi. Bu evlilikle ilgili olarak Frida günlüğüne şunları
yazmıştı:
Diego'ya aşık oldum, ailem bundan hiç hoşlanmadı, çünkü
Diego bir komünistti ve bizimkiler onu çok çok çok şişman Breughel'e
benzetiyordu. Bunun bir fille beyaz güvercinin evlenmesini andırdığını söylüyorlardı.
Her şeye rağmen 21 Ağustos 1929'da evlendik. Diego'ya; 'Kızımın hasta olduğunu
ve yaşamı boyunca sağlık sorunları olacağını unutmayın. Akıllıdır ama güzel
değildir. Bunu aklınızdan çıkarmayın. Her şeye rağmen onunla evlenmek
istiyorsanız, rıza gösteriyorum'diyen babam dışında düğüne kimse gelmedi.
Evliliklerinin ilk yılında Frida hamile kalmasına rağmen
Rivera'yla yaşadığı sorunlar nedeniyle bebeği aldırdı. 1930 yılında Amerika'ya
giden çift, Rivera'nın aldığı duvar resmi siparişleri bitene kadar orada
yaşayacaklardı. Ard arda 2 düşük yapan Frida, Rivera'nın başka ilişkileri
olduğunu da öğrendi ve çift oldukça fırtınalı geçen evliliklerini 1939 yılında
sonlandırdılar. Ancak bir sene sonra, 1940'da yeniden evlenip Frida'nın
çocukluğunun geçtiği Mavi Ev'e yerleştiler. Bu dönemde Kahlo sürrealist resmin
öncü isimlerinden dostu Andre Breton’un da desteğiyle New York’ta bir sergi
açtı ve resimlerinin yarısının satıldığı bu sergide ünlü aktör Edward G.
Robinson, Kahlo'nun dört tablosunu satın aldı. Bu sergiyle uluslararası bir ün
kazanan Frida, 1939'da Paris'te bir sergi açtı. Picasso ve Kandinsky gibi
sanatçıların büyük ilgi gösterdiği sergide; Louvre Müzesi, sanatçının Çerçeve
adlı tablosunu satın aldı.
Frida'nın evliliği süresince başka erkeklerle ilişkileri
oldu. Rus devriminin önde gelen isimlerinden Lev Troçki ile birlikte olan
Frida, Troçki'nin eşinin bu ilişkiyi farketmesi üzerine bu birlikteliği
sonlandırmıştı. Troçki’ye düzenlenen suikastın ardından ressam Siqueiros’un
arkadaşı olması nedeniyle sorgulanan Frida, Meksika’dan ayrılarak San
Fransisco’da bulunan eski eşi Rivera’nın yanına gitmişti. Frida için
yaşadıkları tüm sorunlara rağmen Diego'nun anlamı büyüktü, kocasıyla ilgili
olarak şunları yazmıştı:
Başlangıç Diego ... Yapıcı Diego ... Çocuğum Diego..Ressam
Diego ... Babam Diego ... Oğlum Diego...Sevgilim Diego ... Kocam Diego...
Dostum Diego ... Anam Diego... Ben Diego...Evren Diego
Sağlığı sık sık bozulan Frida, bütün gücüyle resim
yapıyor, eserlerinin gördüğü ilgi onu çok heyecanlandırıyordu. Ancak çocuğu
olmadığı için üzülen sanatçı evcil hayvan besliyordu. 1941'de "Ben ve
Papağanlarım" ve 1953'te "Maymunlarla Otoportre" isimli
çalışmalarına imza atan sanatçı, aynı yıl 'La Esmeralda' adlı bir sanat
okulunda öğretim üyeliğine başladı. Sağlık durumu kötüleşmesine rağmen ders
vermeyi sürdüren Frida, 1950 senesinde daha önce olduğu ameliyatlar nedeniyle
dokuz ay hastanede yatmak zorunda kaldı. Frida ülkesi Meksika'daki ilk kişisel
sergisini ise 1953 senesinde açtı. Aynı yılın temmuz ayında sağ bacağı kesilen
Frida'nın başarılarla ve acılarla dolu yaşamı, akciğer ambolisi nedeniyle 13
Temmuz 1954'te sona erdi. Sanatçının ölmeden önce tamamladığı son eser ise
"Yaşasın Hayat" isimli natürmort çalışmaydı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder