19 Kasım 2012 Pazartesi

AŞKIN ÖLÜ HALİ...


Bu gün bir başka kelime takıldı aklıma. Nerelerde nasıl kullanırız diye düşündüm durdum ne garip dimi. Bir kelime takılı veriyor aklıma ve ben onunla ilgili bir sürü anı bir sürü fikir toplayıp duruyorum. Durumlar birbirine karışıyor. Bugünkü konum: kayıp.

Önce usule uygun olsun diye TDK ya göre bir izah yapalım. Yapalım elbette de bendeki manası çook farklı tabi ki.
1. isim Kaybolma, yitme, yitim
2. Kaybedilen şey
3. sıfat Kaybolmuş olan, yitik, zayi

Kelime günümüz Türkçesinde ne kadar sıradan ve ne kadar boş. Ben bunu hissediyorum sizde aynı şeyi hissediyor musunuz? Tanımlanırken ki kelimelere bakar mısınız? Kaybolma…yitme…yitim…yitik…Zayi.. Siz ne anladınız bilemiyorum ama beni çok hüzünlendirdi. İşin aslı bu akşam öyle boş boş tv izlerken bende yarattığı hüzünde tam bu kelimelerdeydi yitik ve zayi.

Nelerimizi kaybederiz zaman içinde. Maddi manevi nelerimizi. Kayıplarımız sadece gözden mi uzaktır yani kanepenin arkasında mıdır yoksa tamamen var olan bir şeyin somut durumundan kurtulup soyut bir dünyaya geçişimidir. Bu bir ölüm müdür kayıp. Yoksa yüreğimizde yeşerttiğimiz bir filiz midir emekle özenle büyüttüğümüz bir dostluk mudur? Sevgi midir? Yiten ve kaybolan şey. Nasılda küçücük bir kelimenin içine sıkışmıştır. Rengi biraz sarı biraz turuncu gibi.  Beş harfli bir kavram. Aşkın ölü hali sanki.

Neler yitti bu hayatta kimleri kaybettik. Biz kimde nasıl kaybolduk. Hiç unutmadığımız insanların belleklerinde nasıl yittik kim bilir. Varlığım kayba kontrast bir düşünce hali. Bir ordasın bir burada. Bir varsın bir yok. Maddenin de bir anlamı yok. Varlığım bir illüzyon kim bilir. Siz var diyorsanız varım yok diyorsanız yokum. Sizde öylesiniz bi yerde. Yitik olmaya aday insanlar. Kayıp zayi anılar ve varlıklar. Kelimelere sıkışmış bir dünya…

Peki yiten şey yerine ne bırakmıştır.  Hani giden gitmiştir de yıllarca bir çivi gibi içimize çaktığımız (yahut belleğimize ) o varlık ne olmuştur. Ve biz nasıl hemencecik yerine bir şeyi yerleştirebiliyoruz. Bir sandalye boşluğuna bir kanepe yahut bir deniz boşluğuna bir çanta yetiyor mu. Evvelden var olan sonra yok olma durumuna geçmiş olan şey yerini neye bırakmıştır. O ruh o psikoloji o boşluğu nasıl doldurur. Kolay mıdır okyanuslara gereksiz ıvır zıvır bulmak. Boşluklar aks yapmaz mı cereyanı olmaz mı bu belleğin.

Kayıp ne zavallı ne yitik bir kelime. Ve ne çaresiz. Olan olmuştur ve tüm iş onu onarmaya çalışacak psikolojiye kalmıştır. Nasıl bir maneviyat o yitikliği doldurabilir.

Ayrıca yitme kelimesi sevmediğimiz bir şeyden kurtulma hali olamaz dimi. O zaman kurtulduk deriz. Kayıpta var bir üzüntü. Bir memnuniyetsizlik var.

Ben bu aralar bir şey kaybettim biliyorum. Ama hafızam iyi değil sanki. Hatırlamıyorum. Ama biliyorum rüzgârlar esiyor yüreğimde. Bulan var mı ben bir şey kaybettim…

a.okul



Hiç yorum yok: