10 Ağustos 2012 Cuma

NARSİS- NERGİS- NARSİSİT - "şüphesiz kibir en sevdiğim günahtır" -iblis



Narsis, ırmak ilahı Kephissos ile arındırıcı suların bekçi perisi Liriope’nin oğlu olarak doğar. Bir kahin, ebeveynine Narsis’in dünyada, kendi yüzünü görmediği sürece yaşayacağını bildirir. Narsis bir gün bir su birikintisine dökülen bir kaynağın yanına gelir ve su birikintisine doğru eğilerek oradaki sudan içmeye başlar. Doğal olarak, bu sırada, birikintide yansıyan yüzünü görür. Kendi yüzünü görünce önce şaşkınlığa düşer, sonra kendini hayranlıkla seyre dalar ve kendisine âşık olur. Bu seyirden kendisini bir türlü alamayan Narsis gitgide hissizleşir, dünya yaşamına gözlerini yumar ve bulunduğu yere kök salarak açılmış bir çiçeğe dönüşür. Bu çiçek, güneş gibi, sarı göbekli, beyaz yapraklı, çevresine güzel kokular yayan bir çiçektir. Ölümünden sonra Styx nehrinin sularına katılır. Bu çiçek çok güzel kokusuyla tanıdığımız nergis’tir.
İşte yunan mitolojisinde bahsi geçen narsis kendisine olan bu aşkıyla narsizme öncü olmuştur. Böyle – izm falan diyince biraz ürkütücü oluyor birazda anlaşılmaz… aslında çok yakinen tanığıdığımz ve çevremizde oldukça fazla bu – izm’ e talıkmış insan görürsünüz. Hatta son yıllarda çocuklarımızı büyütürkende bu yöntemi kullanıyoruz. Öğretmenlerden beklenende bu – izm’ dir. Yani –izm olması değil çocuklarına – izm’ini koruyucak şekilde davranılmasını istiyorlar. Nedir bu narsizm açıklayalım. Hani sürçilisan etmemek adına kopyala yapıştırla açıklayayım bunu.
“Narsisizm veya özseverlik, kişinin kendisine tapması, kabaca tabirle kişinin kendisine aşık olması olarak tanımlanan bir terimdir. Farklı tanımları ve kullanımları mevcuttur.” (vikipedia)
Şimdi bu sendroma takılmış kişilerin sosyal hayattaki semptomlarına gelelim (bakın göreceksiniz çoook tanıdık gelecek) 
Narsisistik kişilik bozukluğu olan kişiler, başkalarının düşünce ya da isteklerine gereken ilgiyi gösteremeyen kişilerdir. Plan ve hedeflerine ulaşamadıklarında, gereken ilgiyi göremediklerinde aynı Narkissos gibi erirler, çökerler. Başkalarının hakkına saygı göstermeden ve gerçeklerle bağdaşmasa bile daima kendilerini haklı göstererek ve o hedefi, gerekli emeği vermeden bile haketmiş sayarak en önde, en gözde ve tek olmak isterler. Kendilerini başkalarının yerine koyamaz ve başkalarini anlayamazlar. Sanki her şey sadece kendileri için vardır ve ne olursa olsun her şeyin kendi amaçlarına hizmet etmesi gerekir. Başkalarının fikir ve hareketleri kendi amaçlarına hizmet ediyorsa vardır, aksi halde bu fikir ve hareketler tahammül edilemez düşüncelerdir. Gerçekle bağdaşmayan, başkalarinin zararına olup sadece kendi çıkarlarına uygun, kendi plan ve hedeflerine hitap eden maddi ve manevi kazanç sağlayabilecek plan ve hedeflerine ulaşamadıklarında öfkelerine hakim olamaz, saldırganlaşır, çöker, hatta ağır psikotik tablolara girerler.
Evet sanırım nereye geldiğimizi anlamışsınızdır. Allah aşkına bir durun düşünün kaç tane tanıdığınız var böyle. Bu bir salgın. İnsanlar kendilerine tapar olmuş. Ve bazı anne ve babalarda bunu kendi çocuklarınında yapmasının normal olduğunu düşünüyor ve bu beklenti içerisindeler. Çocuğu birine vurduğunda aldırmayan ama kendi çocuğu mağdur olduğunda tepki veren anne: işte size narsisit bir anne.
Peki narsist yetişmiş bir çocuğu nasıl tanırsınız: yıllardır gelenekselleşerek bünyemizde mevcut oyunları başlatıp kendi kurallarıyla değiştiren, saymaca yapmadan ebeyi seçen oyunu sıkılınca bitiren, kurallarını istediği gibi değiştiren, çıkarları için her türlü dalavereyi normal sayan, kendi küçük yalanları büyük, yalanı çıkınca hemen küçük-müş gibi davranan, sorumlulukları hatırlatınca bunalıma girdiğini öne sürererk ailesini kullanan. Canı isteyince okula giden “ iki öksürürüm babam bana kıyamaz okula göndermez” diyiven, bunu normal sayan, herkese karşı tamammülsüz, herşeyin – en- ine sahip olmak isteyen çocuk.
Şişmiş egolarıyla gezen insanlarla yaşamak ne kadar güçleşti. Nasıl zor bir iş. Söylesenize doymak bilmeyen ego nasıl doyar ki. Çoğu hasta ruhlu insan oluvermiş ve normal - miş gibi yaşayabilmek için onları görmezden gelmeli susmalı normalmiş gibi davranmalı..
Artık öyle canımızın istediğini yapar oldukki hiçbir hareketimizin önünü arkasını düşünmez olduk. Sorumluluğumuz sanki sadece egomuza tek ona hizmet ediyoruz. Etik diye bir şey kalmadı. Sen çok iyisin harikasın dedikçe sorun o anda halloluyor ama uzun vadede egosunu şişirdiğiniz insan iyice bu pikolojik hastalığa iyice yakalanıyor.
Peki ama diyip soruyorum kendime insan oğlu akşam evinde yalnız kaldığında ses kesildiğinde başını ellerinin arasına alıp sormuyormu: ben kimimki neyim ki gerçekten yeterliiyim bu kapasite ve bu bilgi yeterlimi kendimi bir şey zannetmeye. Ve zannederken kendini bir şey kim var yanında.. şakşakçılar ne kadar mutlu ediyor seni. Biliyorsun üstüne basa basa söylüyorum biliyorsun… bak kulağının dibine geldim bağrıyorum… sende biliyorsun… yetersizsin ve kocamansın ama hiçsin… daha çok okumalı daha çok araştırmalı daha çok düşünmeli daha çok empati yapmalı daha çok insanları dünyayı sistemi anlamaya çalışmalısın. 


"şüphesiz kibir en sevdiğim günahtır" -iblis

hepinize sevgi hoşgörü ve empati dolu yaşam diliyorum

a.okul


Hiç yorum yok: