Narsis, ırmak
ilahı Kephissos ile arındırıcı suların bekçi perisi Liriope’nin oğlu olarak
doğar. Bir kahin, ebeveynine Narsis’in dünyada, kendi yüzünü görmediği sürece
yaşayacağını bildirir. Narsis bir gün bir su birikintisine dökülen bir kaynağın
yanına gelir ve su birikintisine doğru eğilerek oradaki sudan içmeye başlar.
Doğal olarak, bu sırada, birikintide yansıyan yüzünü görür. Kendi yüzünü
görünce önce şaşkınlığa düşer, sonra kendini hayranlıkla seyre dalar ve
kendisine âşık olur. Bu seyirden kendisini bir türlü alamayan Narsis gitgide
hissizleşir, dünya yaşamına gözlerini yumar ve bulunduğu yere kök salarak
açılmış bir çiçeğe dönüşür. Bu çiçek, güneş gibi, sarı göbekli, beyaz yapraklı,
çevresine güzel kokular yayan bir çiçektir. Ölümünden sonra Styx nehrinin
sularına katılır. Bu çiçek çok güzel kokusuyla tanıdığımız nergis’tir.
İşte yunan
mitolojisinde bahsi geçen narsis kendisine olan bu aşkıyla narsizme öncü
olmuştur. Böyle – izm falan diyince biraz ürkütücü oluyor birazda anlaşılmaz…
aslında çok yakinen tanığıdığımz ve çevremizde oldukça fazla bu – izm’ e
talıkmış insan görürsünüz. Hatta son yıllarda çocuklarımızı büyütürkende bu
yöntemi kullanıyoruz. Öğretmenlerden beklenende bu – izm’ dir. Yani –izm olması
değil çocuklarına – izm’ini koruyucak şekilde davranılmasını istiyorlar. Nedir bu
narsizm açıklayalım. Hani sürçilisan etmemek adına kopyala yapıştırla
açıklayayım bunu.
“Narsisizm
veya özseverlik, kişinin kendisine tapması, kabaca tabirle kişinin kendisine
aşık olması olarak tanımlanan bir terimdir. Farklı tanımları ve kullanımları
mevcuttur.” (vikipedia)
Şimdi bu
sendroma takılmış kişilerin sosyal hayattaki semptomlarına gelelim (bakın göreceksiniz
çoook tanıdık gelecek)
Narsisistik
kişilik bozukluğu olan kişiler, başkalarının düşünce ya da isteklerine gereken
ilgiyi gösteremeyen kişilerdir. Plan ve hedeflerine ulaşamadıklarında, gereken
ilgiyi göremediklerinde aynı Narkissos gibi erirler, çökerler. Başkalarının
hakkına saygı göstermeden ve gerçeklerle bağdaşmasa bile daima kendilerini
haklı göstererek ve o hedefi, gerekli emeği vermeden bile haketmiş sayarak en
önde, en gözde ve tek olmak isterler. Kendilerini başkalarının yerine koyamaz
ve başkalarini anlayamazlar. Sanki her şey sadece kendileri için vardır ve ne
olursa olsun her şeyin kendi amaçlarına hizmet etmesi gerekir. Başkalarının
fikir ve hareketleri kendi amaçlarına hizmet ediyorsa vardır, aksi halde bu
fikir ve hareketler tahammül edilemez düşüncelerdir. Gerçekle bağdaşmayan,
başkalarinin zararına olup sadece kendi çıkarlarına uygun, kendi plan ve
hedeflerine hitap eden maddi ve manevi kazanç sağlayabilecek plan ve
hedeflerine ulaşamadıklarında öfkelerine hakim olamaz, saldırganlaşır, çöker,
hatta ağır psikotik tablolara girerler.
Evet sanırım
nereye geldiğimizi anlamışsınızdır. Allah aşkına bir durun düşünün kaç tane
tanıdığınız var böyle. Bu bir salgın. İnsanlar kendilerine tapar olmuş. Ve bazı
anne ve babalarda bunu kendi çocuklarınında yapmasının normal olduğunu
düşünüyor ve bu beklenti içerisindeler. Çocuğu birine vurduğunda aldırmayan ama
kendi çocuğu mağdur olduğunda tepki veren anne: işte size narsisit bir anne.
Peki narsist
yetişmiş bir çocuğu nasıl tanırsınız: yıllardır gelenekselleşerek bünyemizde
mevcut oyunları başlatıp kendi kurallarıyla değiştiren, saymaca yapmadan ebeyi
seçen oyunu sıkılınca bitiren, kurallarını istediği gibi değiştiren, çıkarları
için her türlü dalavereyi normal sayan, kendi küçük yalanları büyük, yalanı
çıkınca hemen küçük-müş gibi davranan, sorumlulukları hatırlatınca bunalıma
girdiğini öne sürererk ailesini kullanan. Canı isteyince okula giden “ iki
öksürürüm babam bana kıyamaz okula göndermez” diyiven, bunu normal sayan,
herkese karşı tamammülsüz, herşeyin – en- ine sahip olmak isteyen çocuk.
Şişmiş egolarıyla
gezen insanlarla yaşamak ne kadar güçleşti. Nasıl zor bir iş. Söylesenize doymak
bilmeyen ego nasıl doyar ki. Çoğu hasta ruhlu insan oluvermiş ve normal - miş
gibi yaşayabilmek için onları görmezden gelmeli susmalı normalmiş gibi davranmalı..
Artık öyle
canımızın istediğini yapar oldukki hiçbir hareketimizin önünü arkasını düşünmez
olduk. Sorumluluğumuz sanki sadece egomuza tek ona hizmet ediyoruz. Etik diye
bir şey kalmadı. Sen çok iyisin harikasın dedikçe sorun o anda halloluyor ama
uzun vadede egosunu şişirdiğiniz insan iyice bu pikolojik hastalığa iyice
yakalanıyor.
Peki ama
diyip soruyorum kendime insan oğlu akşam evinde yalnız kaldığında ses
kesildiğinde başını ellerinin arasına alıp sormuyormu: ben kimimki neyim ki
gerçekten yeterliiyim bu kapasite ve bu bilgi yeterlimi kendimi bir şey
zannetmeye. Ve zannederken kendini bir şey kim var yanında.. şakşakçılar ne
kadar mutlu ediyor seni. Biliyorsun üstüne basa basa söylüyorum biliyorsun… bak
kulağının dibine geldim bağrıyorum… sende biliyorsun… yetersizsin ve kocamansın
ama hiçsin… daha çok okumalı daha çok araştırmalı daha çok düşünmeli daha çok
empati yapmalı daha çok insanları dünyayı sistemi anlamaya çalışmalısın.
"şüphesiz kibir en sevdiğim günahtır" -iblis
hepinize sevgi hoşgörü ve empati dolu yaşam diliyorum
a.okul