Bu gün müsaadenizle baharın verdiği şu hormonal
duygusallıktan kurtulup biraz daha somut şeylerden bahsetmek istiyorum.
Yazdıklarım takdir edersiniz ki benim duygularım ve benim
düşüncelerim ama şuna da yürekten inanıyorum insanların ihtiyaçları olan zaman geçtiğinde
benim fark ettiğim şeyi onlarda fark edecekler.
Venüs’ün kalbi yazının altında yazan kısa metinde aslında
bahsettiğim bir şey. Dünya da her şey üç şey üzerine kurulmuştur. Bunlar; din,
bilim ve sanat. Sola yakın insanlar din yerine felsefe demeyi tercih ediyorlar.
Bunu anlayışla karşılamak istemekle beraber sesli bir tonda da gülüyorum. Çok komik.
Bir şeyi yok sayarak kurtulabiliyorlar mı çok merak ediyorum. Her neyse bu gün
konum bu değil.
Benim kafamın nasıl çalıştığını da bu yazıyı okuyunca
anlayacaksınız. Fizikçilerin son dönemlerde artık maddenin varlığını
reddettiğini biliyor musunuz bilmiyorum. Ama evet reddettiler. Nasıl mı? maddenin
en küçük yapı taşı atomun çekirdeği proton ve nötronlardan oluşuyor. Yani bahsettiğimiz
maddeyi meydana getiren şeyler bir enerjiden fazlası değil. O halde madde
enerjiyse gördüğünüz her şey sanal. Bu bilim dedikleri şeyde bizim dinimizi
destekler şeyler söylemiyor mu? Evet, biz bir sanal- yalan dünyada yaşıyoruz. Bir
nevi felsefecilerin inandığı şekliyle platon un mimesis kuramına göre burası
gerçek dünya değil. Kısaca açıklayayım. İnsan bir mağaranın önündedir. Yüzünü mağara
duvarına çevirmiştir. Arkasından güneş vurmaktadır ve mağara duvarına gerçek
hayatın sanal gölgeleri yansır. Yani platona göre burası mağaranın içidir ve
insanlar henüz idealler dünyasını görememektedir. İster fizikçi olsun ister
felsefeci ister dinler tek bir gerçek vardır ki burası gerçek değildir.
Bir süre önce bir belgesel kanalında (kanalın adını
hatırlayamadığım için yazamıyorum yoksa reklam falan umrumda değil:) bir deney
izledim. Elbette deneyden önce anlattıkları da mühimdi. Şöyle ki; dünyanın
merkezinde bulunan nikel ve kobalt çekirdek sayesinde bu mıknatıs etkisi yerçekimini
gerçekleştirdiği gibi tüm dünya üzerinde artı- eksi manyetik alanını yaratıyor.
Bu manyetik alanın nasıl bir etkisi var ona gelelim. İşte burası çok enteresan.
Sevgili Einstein dünyada en hızlı şeyin ışık olduğunu söylediğinde protonların
birbiriyle olan ilişkisinden haberi ya yoktu yahut böyle bir araştırmaya henüz
kafa yormamıştı. Evet, şimdi biliniyor ki madde içindeki protonlar ışık
hızından daha hızlı bir şekilde birbiriyle iletişime geçip durum
değiştirebiliyorlar. Bu aynı zamanda fizikteki büyük maddenin küçük maddeyi
etkisi altına alma teorisiyle aynı sayılır. Yani maddeler yanındaki maddeden
etkileniyor. Başka bir örnek ayın dünyamız üzerindeki etkisi gel git olayı
gibi.
Neyse geçelim deneye. Büyük bir binada iki insanı
birbirinden apayrı ve uzak iki karanlık odaya koyuyorlar. Denekler başlarında
bir kaskla bir sandalyeye oturuyorlar. Başlarındaki kaskın marifeti şu. Dünyadaki
mevcut manyetik etkinin dışında kalıp ayrı bir manyetik alan oluşturmak. Evet, binada
kendine has bir manyetik alanı yaratılmış. Sonra deneklerden birinin odasında sürekli
yanıp sönen bir ışık var. Ama diğer denek simsiyah bir karanlıkta oturuyor. Ama
işte burası çok enteresan bir süre sonra karalıkta oturan denek diğer odadaki
ışık yanıp sönen deneğin ışığının aynısını o görmeye başlıyor. Hadi söyleyin
bakimmm bu ne demek??? Bu şu demek. Manyetik etki sayesinde benim duygularım
protonların hızlı haberlerşmesi sayesinde tüm dünyaya yayılıyor. Yani biz
sadece izlediğimiz filmlerin yaşadığımız hayatın değil tüm evrenin etkisi
altında duygulanıyor ve tepki veriyoruz.
Hatta Bilim adamları bununla ilgili birçok deneyde
yapmışlar. Kalabalık bir grup deneğin tüm tepkilerini ölçen bir cihazla, normal
yaşamlarını yaşamaları için evlerine göndermişler. 11 Eylül günü o ikiz
kulelerdeki çarpmanın gerçekleşmesinden 5 dakika önce deneklerin hepsi duruma
tepki vermiş. Ne kadar enteresan değil mi. Bu kim bilir 6. Hissin açıklaması
olabilir.
Kuantumcular (havalı olsun diye böyle yazdım:) der ki tek bir insan bu ülkenin yok
olmayacağına inanıyorsa, (dinimize göre de:) tek bir insan inancını koruyorsa kıyamet kopmaz. Yani sevgili
okurlarım sadece ne yaptığınız değil ne düşündüğünüz de önemli. Yaşamınız yaşamımı
etkiliyor. Elbette benim yaşamımım da sizleri. Ve bilin ki hem kendim için hem
sizin için hem tüm dünya için hep iyi şeyler düşünüp iyi şeylere kafa
yoruyorum. Sizde öyle yapın.
Atalarımızın dediği gibi iyi düşünün iyi olsun.
Sağlıcakla ve bol düşünceyle kalın…
2 yorum:
Bayıldım!
Çok sevdiğim bir arkadaşım sürekli negatif, ona okutacağım bunu, belki bir şeyler değişir :))
beğenmene çok sevindim:))) inandığım şeylere inanan aynı durakta beklediğim insanları görmek çok güzel. arkadaşına da sevgilerimi ilet. beklerim.
Yorum Gönder