15 Temmuz 2014 Salı

ŞAŞIP KALIRSINIZ CESARETİME

Hayat bir talih kuşu gibi kondu omzuma.
Hep poyraz mı esecek sanıyordunuz bu yaylalarda.?

Bak aşk mevsimi geldi de nasılda renklendi her yer sümbülüyle nergisiyle.
Ben toprak ana gibi bereketli, cömert, sevecen.
Bir kururum ölüm sanırsınız yaşadığımı... bir açarım yeni bir doğum.
Coşar filizlenir sevgiler aşklar bende
Varsın solsun
Dokunmaz yüreğime, bilirim geçecek bu karanlık günler
Ben, her an, her dakika, her karanlıkta büyürüm büyürüm geceler kadar.
Şaşıp kalırsınız değil mi cesaretime?

13 Temmuz 2014 Pazar

YALAN, SEN NE GÜZELSİN...



Kimsenin dürüst olmasını istemiyoruz aslında. Gerçekleri duymak istemek koca bi yalan. Bütün dünya yalanla yaşamaktan memnun. En küçüğünden en büyüğüne herkes bu yalanlara bağımlı.


Mesela en basitinden o koca vücuduna giydiği straplez elbisenin yakışıp yakışmadığını yahut kıçı yere yakın bacaklarına düşük bel kotunu:)) ama gerçeği duymak istemez. Herkes çevresinde yarattığı yalanlardan o kadar memnun ki birinin kalkıp bu büyüyü bozacağı telaşıyla yaşıyor. 
Hatta narsist benliği okşanmak istediğinde duymak istediği cevapları alabilmek adına yalancı tevazularda bulunuyor. “ayyy bu fotoda çok çirkin çıkmışım”.  bu şu demektir “ biri bana çok güzel olduğumu söylesin” bu en küçük yalanlar. 

Sonra yalanlar büyür yavaş yavaş zayıflamış egolar şişirilmeyi bekler. “yaa sen bu işi ne kadar güzel yapıyorsun? Harikasın. Senin şu yönüne hayranım” gibi. Aslında her iki tarafta egosunun kurbanıdır. İltifat eden- ‘ya ben ne kadar büyük bir insanım… kendimi bıraktım senin gibi birini övebiliyorum…bu nasıl bir kişiliktir. Kendime hayranım’ öte taraftan, iltifat edilen- için de ‘yani sen böylesine büyük bir insandan iltifat aldığın için gurur duymalısın. Ben harika biriyim. Gerçekten bu işte çok iyiyim’


Evet, zayıf insanlar bu basit sohbetlerle günlerini geçirirler. Bi yerde körler sağırlar birbirini ağırlar. Alan memnun satan memnun babında. Var mıdır gerçeği duyma cesareti. Yoktur. Çünkü artık yaşadığımız çağda gerçeklerle yüz yüze gelmeye kimse hazır değil. 


Büyük yalanlara gelince... Küçük insanlar, kötü insanların pirim kazandıran silahlarını yağlarken onları protesto edebileceklerini sanmaları yalanı. Vazgeçemeyecekleri zaafları yüzünden çirkin şeyleri görmezden gelmeleri yalanı. Bazılarında ise koltuklarında daha uzun süre oturabilmek adına, yapılan yanlışlara gözlerini kapamaları. Her şeyi doğru yaptıklarına kendilerini inandırma yalanı. İnsanları kullanırken, aşağılarken, saflıklarından faydalanırken kendilerinin iyi insan oldukları yalanı.



Yalanlar… Yalanlar. Siz ne güzelsiniz böyle. Yoldan çıkaran bir sokak kadını gibisiniz. 
Kim demiş şarap sarhoş eder diye. Bir yalan söyler, Yüzyıllarca kendinize gelemezsiniz. ))


10 Temmuz 2014 Perşembe

ADAM




Sen böylesine katı kalpli olduğun sürece
Ve sıcak bakamazken gözlerin
Gülmende manidar bir alaycılık varsa
Ve sen yüzyıllardır bu kaybedenler çölünde yol alırken
Ne anlamı var benim temennilerimin
Sevgim senin kayıtsızlığını ısıtacak güçte değil adam
Adam, senin sahip olduklarınla - benim samimiyetim
Ayrı dünyaların duyguları
Adam…
Duygularımızın kavuşamaması bundandır…
Ben senin dünyandan değilim…



9 Temmuz 2014 Çarşamba

ONURLU OLMAK NEDİR?



Onurlu olmak nedir? … Sözlük anlamI İnsanın kendine karşı duyduğu saygı, şeref, öz saygı, haysiyet, izzetinefis. Anladığımız nedir? Bahsini ederken mangalda kül bırakmıyoruz ama iş onurlu yaşamaya gelince yaptığımız her karaktersizliğe bir kılıf buluveriyoruz. Yani gerçekten onurlu davrandığımızda davul zurnayla milletin gözüne sokup, yaptığımız bir karaktersizlikte, sahtekârlıkta, hatta işin özü şerefsizlikte hemencecik mazeretleri sıralayıveriyoruz.
Değerlerimizden bahsediyoruz. Dinimiz inancımız vatan sevgimiz deyince herkes ahkâm kesmekle kalmıyor herkesi yargılıyor ayrıntıya girildiğinde tavizler başlıyor. Evet, bende yapmak istiyorum bu gün. Bende gördüğüm, fark ettiğim, yaşamak hatta katlanmak zorunda olduğum şeylerden bahsetmek istiyorum.
Dinden bahsedildiğinde her şeyi elifine kadar bilirken, senin başın açık olduğu için yargılar hatta yaftalarken kendisi krediyle arsa alır, yatırım yapar, sonra buna (kuranı kerimde bahsedildiği üzere ; “Faiz yiyenler, ancak şeytanın çarptığı kimsenin kalktığı gibi kalkarlar. Bu, onların, “Alışveriş de faiz gibidir” demelerinden dolayıdır” bakara 275) “herkes yapıyor yapacak bir şey yok” der.
Senin derse 5 dk geç kalmanı başına kalkar vatana ve millete olan görevleri sıralar ama kendisi hırsızlık yapan insanların idare ettiği çatının altında olmaktan onur duyar. Buna da “herkes çalıyor o da çalsın” der. Haramın her durumda haram olduğunu unutup, haramı - hak-  mış gibi gösteren yeni inanç sistemleriyle değerlendirip, bu düşüncenin dışında olmanı “sen inançlı insansın, dindar bir düşüncenin yanında olman gerekir” baskısıyla seni yargılar…
Şimdi biraz daha özele inmek istiyorum. Eşine saygı duymaz onu her yerde küçük düşürecek konuşmalar yapar, insanların ona saygı duymamasını sağlar ama o karaktersizle evli kalmaya devam eder. Diyorum çünkü öyle konuşmamı kendisi sağlıyor…
Çıkarlar ve menfaatler mi oldu bizim onurumuz. İnsanlar sahip olduklarıyla gurur duyamıyorsa sahip olduklarını gözden geçirmesi gerekir. İnandıklarını toplum içinde savunamıyorsa, göğsünü gere gere “ben buna inanıyorum” diyemeyecek bir inancı varsa, o inancın neyine saygı duyulur ve bu duruş ne kadar onurludur? Onur nedir? İnsanın hayatında bir duruşu vardır. Kişiler ve yasalar geçicidir aslolan fikirler ve inançlardır. Yanlış yanlıştır. Doğruyu savunacak bir önder bulamasa bile kişi kendisi için doğru olur. Sürü olmak zorunda değil. Onur budur.
Hıı şimdi doğru nedir diyeceksiniz. J))) bu soruya cevap vermeyeceğim… Her vicdan bilir doğrunun ne olduğunu. Nasıl bir gürültü vardır ki dinlemezler vicdanlarını. 

Allah hepimizin yar ve yardımcısı olsun…